Aydın Doğumlular etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aydın Doğumlular etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

HAMZALLI KÖYÜ - MUHİTTİN AKBEL YAZISI / AYDIN BÜYÜKŞEHİR VE İLÇELERİ

ÇOCUKLUK ANILARIM ENKAZ ALTINDA
Çocuktuk o zamanlar, deli doluyduk.Ana kucağından inmiş, okul sıralarına oturmuştuk. Bir sırada üç kişiydik.
Aramızda tombiş varsa, yanındaki arkadaşın vay haline...
Sınıftaki öğrenci sayısı her geçen yıl artardı.
Hem nüfus patlaması vardı o yıllarda hem de çift dikişli ağabeylerimiz, ablalarımız...
Hamzallı Köyü İlkokulu'ndan söz ediyorum.


Benim 5 yıl okuduğum, sayısız anılarımın adresi okuldan...

Geleceğin doktorlarını, mühendislerini, öğretmenlerini, gazetecilerini, avukatlarını çıkaran bu okulun halini görünce içim sızladı.

On binlerce öğrenci okudu o sıralarda.

Acaba, Milli Eğitim il ve ilçe müdürleri de görmüşler midir acaba o mezbelelik eski eğitim yuvasını?

Hiç sanmıyorum.

Bir Allah'ın kulu görmüş olsaydı...
En azından, okulun küçük binasındaki Kur-an Kursu'nu denetlemeye gelenler fark etseydi, bir zamanlar çağdaş eğitimin verildiği okulu, herhalde yürek dağlayan o manzaraya müdahale edilirdi.

***

70'li yılların başıydı.

Okul Müdürümüz Şakir Coşkun, Allah gani gani rahmet eylesin, vatanperver bir öğretmendi.
Disiplinliydi, zaman zaman eli sopalıydı ama yüreğinde hep insan sevgisi vardı.

Öğrencileri yarınlara en iyi şekilde hazırlamaktan başka bir emeli yoktu.

Şakir öğretmenim baktı gördü ki, çocuklar sınıflara sığmıyor.
Okulun nebi derya arazisi var.

O eski, üç derslikli okul yeterli değil...

Aldı eline kağıdı, kalemi...
Avrupa ülkelerinde çalışan ne kadar gurbetçi varsa, hepsine mektup yazdı.

Köyümüzün okulunun yeni bir binaya ihtiyacı olduğunu...

Köyümüzden giden işçilerin yardımına ihtiyaç duyulduğunu anlattı.

Açık açık gurbetçilerden para göndermelerini istedi.

Şakir öğretmenimin verdiği hesaba ilk havaleyi çıkaran, rahmetli babam Yusuf Akbel oldu.

Avrupa'dan yağmur gibi para yağdı.

Köyümüzün varlıklı aileleri de yardım etti ve okulun inşaatı, bir yaz tatilinde başladı, bitti.

Okulun bir bölümü, yeni binada ferah ferah sınıflara dağıtıldı.

***

Şakir öğretmenim, köyümüze yeni bir okul kazandırmakla yetinmedi.

Sosyal hayatın içinde bir köy yarattı.

Nasıl mı?

Nazilli'de sadece iki tane sinema varken, bizim köyde açık hava sineması vardı.
Okulun bahçesinde.

Sinema bahçesine bakan sınıflar, loca gibiydi.

Erol abimiz, her gün bir film getirir, her akşam açık hava sineması tıklım tıklım dolardı.

Erol Taş, Türkan Şoray'a tokadı basarken, hayatında ilk kez sinema filmi izleyen locadaki teyze, bas bas bağırırdı:

"Yavrııım, onun günahı yok, dövme o gızı... O sarışın kaltak var ya, her şey onun başının altından çıktı!"
Vizontele'yi her gün yaşardık okulumuz bahçesindeki sinemada...

***

Nazilli'den korolar, orkestralar gelirdi, konser vermeye...
İcabında tiyatro sahnesine dönüştürülürdü okulumuzun bahçesi...

Kültür sanatla o vakitler tanışmıştı Hamzallı...

Şakir öğretmenim sayesinde.

Yaz tatili başladığında, tüm öğrenci kadrosu yine okulda buluşurdu.

Teneffüs yoktu haliyle yazları...

Akşama kadar koştururduk.

***

Şimdi o güzelim anılar, enkaz altında.
Okulun kapıları kırılmış, pencereleri parçalanmış.
Yerlerde bira şişesi kırıkları...

Öğrenci mi?

Ne öğrencisi!

Bir zamanlar okulun sınıflarına sığmayan öğrenciler, bugün taşımalı eğitim kapsamına alınmış.
Arslanlı Köyü'ne her gün gidip gelecek köyümün çocukları...

Kahroldum.

Gözlerim doldu.

***

Aydın İl Milli Eğitim Müdürü'nü, Nazilli İlçe Milli Eğitim Müdürünü göreve çağırıyorum.
Okul binasında gerekli tamiratı yapın, yeniden hizmete açın.

Eğitim öğretim verilmeyecekse eğer, çeşitli kurslar açın.

Köyümün kızları, kadınları bilmedikleri meslekleri öğrensinler.

Seferihisar Bademler Köyü'nün tiyatro grubu var mesela...

Hamzallı'nın da bir tiyatrosu olsun.
Köyümün gençlerine tiyatro dersleri verilsin, oyunlar sahnelesinler.

Komşu köylerin insanlarını da kurslara çağırın.

***

Bunları yapın da...

Şakir öğretmenimin kemiklerini daha fazla sızlatmayın.

MUHİTTİN AKBEL

*** Sizlerde aydindogumluyuz@gmail.com iletişim adresimize veya Facebook sayfamıza anılarınızı yazabilirsiniz




Ek Gelir İstermisiniz?
Söz Sizde
-Sizlerinde mutlaka Muhittin Akbel yazısı için söyleyecekleri vardır. Bunları bizimle paylaşırsanız memnun oluruz.
-Facebook dışında yorum yapmak isteyenler alt bölümdeki yorum alanına YORUMLAMA BİÇİNİNİ ANONİM seçerek üye olmadan yorum bırakabilirler

HAMZALLI KÖYÜ - MUHİTTİN AKBEL YAZISI / AYDIN BÜYÜKŞEHİR VE İLÇELERİ

ÇOCUKLUK ANILARIM ENKAZ ALTINDA
Çocuktuk o zamanlar, deli doluyduk.Ana kucağından inmiş, okul sıralarına oturmuştuk. Bir sırada üç kişiydik.
Aramızda tombiş varsa, yanındaki arkadaşın vay haline...
Sınıftaki öğrenci sayısı her geçen yıl artardı.
Hem nüfus patlaması vardı o yıllarda hem de çift dikişli ağabeylerimiz, ablalarımız...
Hamzallı Köyü İlkokulu'ndan söz ediyorum.

AYDIN'DA TÜRKİYE'NİN İLK KADIN MUHTARI / AYDIN-ÇİNE-KARPUZLU BUCAĞI / AYDIN BÜYÜKŞEHİR VE İLÇELERİ

İLK KADIN MUHTAR
1933 yılında Türkiye’nin ilk kadın muhtarı seçilen Gül Esin, Aydın’ın Çine İlçesi, Karpuzlu Bucağı’nın muhtarlığını yaptığı dönemde Atatürk tarafından ödüllendirilmiştir.
Muhtar olmasının ardından kahvehanelerde kumar oynamayı yasaklayan Gül Esin, kız kaçırma olaylarını
önlemiş ve nikah işlerini düzene sokarak da büyük başarı elde etmişti.11 Aralık 1933’te Halkevi Gazetesi’nde çıkan haber ‘Büyük inkılabın ilk kadın muhtarı, vazifen kutlu ve mutlu olsun’ manşetiyle verilmiş. 32 yaşında muhtar seçilen Gül Esin, yaklaşık 500 oy alarak bu görevi üstlenmiş.


Gül Esin
"Aydın’ın Çine İlçesi, Karpuzlu Bucağı’nın Muhtarı"




Ek Gelir İstermisiniz?
Söz Sizde
-Sizlerinde mutlaka Türkiye'nin ilk kadın muhtarı için söyleyecekleri vardır. Bunları bizimle paylaşırsanız memnun oluruz.
-Facebook dışında yorum yapmak isteyenler alt bölümdeki yorum alanına YORUMLAMA BİÇİNİNİ ANONİM seçerek üye olmadan yorum bırakabilirler

AYDIN'DA TÜRKİYE'NİN İLK KADIN MUHTARI / AYDIN-ÇİNE-KARPUZLU BUCAĞI / AYDIN BÜYÜKŞEHİR VE İLÇELERİ

İLK KADIN MUHTAR
1933 yılında Türkiye’nin ilk kadın muhtarı seçilen Gül Esin, Aydın’ın Çine İlçesi, Karpuzlu Bucağı’nın muhtarlığını yaptığı dönemde Atatürk tarafından ödüllendirilmiştir.
Muhtar olmasının ardından kahvehanelerde kumar oynamayı yasaklayan Gül Esin, kız kaçırma olaylarını

BAHÇEDE 30 KURUŞ TEZGAHTA 2.5 LİRA / MUHİTTİN AKBEL YAZISI

Muhittin Akbel Yazdı
7 ocak - Milliyet

Bahçede 30 kuruş
tezgahta 2.5 lira

Aydın, ilçeleriyle birlikte Ege'nin pamuk ambarıdır.
Narenciye deposudur.
Memleketin en güzel yemelik Washington cinsi portakalı, Aydın, Nazilli, Sultanhisar ve Kuyucak'ta
yetişir.
Bu yılki ürün, en üst kalitede.
Fakat portakalı satan çok, alan yok.
Tüccar, "30 kuruş veririm" diyor.
Paraya acil ihtiyacı olan, bu teklifi kabul ediyor.
Dayanma gücü olan, "Acaba 50 kuruştan satar mıyım?" hesabında.
Meyve suyu fabrikası, sıkmalık portakala 15 kuruş fiyat veriyor.
Çarşıda pazarda portakalın kilosu 2.5 lira...
Oysa bakım, gübre, sulama, toplama, nakliye masraflarını alt alta koyarsanız, bir kilo portalakın maliyeti 37 kuruş...
***
Yıllarca öğretmenlikle çiftçiliği birlikte götüren, emekli olduktan sonra tüm enerjisini narenciye ve hayvancılığa harcayan Hamzallı köyündeki üreticilerden Vural Nural Elmas, yıllar öncesine götürüyor bizi...
"12 yıl önce portakalın kilosu 60 kuruştu.
Geçen yıl en yüksek 49 kuruşu gördü.
Yine 12 yıl önce mazotun litresi 95, bir ay önce 4 lira 65 kuruştu.
Akaryakıtta fiyat artışı yüzde 422...
Mazotun fiyatı 4 kattan fazla artmış ama portakalın fiyatı yerinde bile saymamış.
Bu süreçte artan gübre, işçilik giderlerini, varın siz hayal edin.
Bugün kazara 50 kuruştan bir alıcı bulup satabilirsek, sezonu kurtardık diye bayram yapacağız."
***
Vural Elmas'a, "Kooperatif kurularak pazarlama işini daha iyi yapmak mümkün değil mi?" diyorum.
Cevap çok net:
"Nazilli'de NASTAŞ, KÖYTAŞ gibi deneyimler başarısızlıkla sonuçlandı. İnsanlar, kooperatif kurmaya korkuyor."
***
Narenciye üreticisi gibi pamukçu da mutsuz.
Pamuk toplayan işçiye kilo başına 75 kuruş ödeniyor.
Tüccar, pamuğu 1 lira 20 kuruştan satın alıyor.
Aradaki 45 kuruştan 10 kuruşu bile kar olarak üreticiye kalmıyor.
Hükümet insafa gelir iyi bir teşvik verirse, en azından zarar etmeyecek pamuk üreticisi...
***
CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ile CHP'nin, son yerel seçimde Nazilli'den belediye başkanı adayı gösterdiği Ferda Çağlar Erkut, köy köy dolaşıyorlar.
Çiftçinin sorunlarını dinliyorlar, çözüm arıyorlar.
Hamzallı'ya da uğradılar.
Gördükleri yürekler acısı manzara karşısında onlar da şaşırıp kaldılar.
Bülent Tezcan, her yıl daha kötüye giden tarıma ve çiftçinin perişan haline hükümetin dikkatini çekmek için önerge üstüne önerge verdiklerini, ilgili bakanlıkların bu önergeleri dikkate bile almadığını söyledi.
"Çözüm, hükümette kilitleniyor, krizi aşamıyoruz" dedi.
Ferda Hanım, dededen, babadan pamukçu.
"Yakında Büyük Menderes Ovası'nda pamuk üretimi tamamen biterse hiç şaşırmayalım" dedi ve ekledi:
"Hükümet, pamuğa iyi bir teşvik vermezse, yüzlerce, binlerce çiftçi, yine borç batağına saplanacak."
***
Durum böyle!
Hastayı ayağa kaldıracak, sağlam bir reçete yazacak babayiğit aranıyor!




Ek Gelir İstermisiniz?
Söz Sizde
-Sizlerinde mutlaka Aydın'daki pamuk ve portakal üreticiliği için söyleyecekleri vardır. Bunları bizimle paylaşırsanız memnun oluruz.
-Facebook dışında yorum yapmak isteyenler alt bölümdeki yorum alanına YORUMLAMA BİÇİNİNİ ANONİM seçerek üye olmadan yorum bırakabilirler

BAHÇEDE 30 KURUŞ TEZGAHTA 2.5 LİRA / MUHİTTİN AKBEL YAZISI

Muhittin Akbel Yazdı
7 ocak - Milliyet

Bahçede 30 kuruş
tezgahta 2.5 lira

Aydın, ilçeleriyle birlikte Ege'nin pamuk ambarıdır.
Narenciye deposudur.
Memleketin en güzel yemelik Washington cinsi portakalı, Aydın, Nazilli, Sultanhisar ve Kuyucak'ta

EFELİK TASLAYANLAR! NEDEN SUSUYORSUNUZ? / MUHİTTİN AKBEL YAZISI

Efelik taslayanlar!
Neden susuyorsunuz?

Günlerdir bekliyorum.
Hasan Celal Güzel'in Ege'nin zeybeklerine yönelik ağır sözlerine hangi Ege'den hangi belediye başkanımız cevap verecek diye...
Hasan Celal Güzel'in katıldığı televizyon programına canlı yayına bağlanarak tepkisini dile getiren, efelerine sahip çıkan Atça Belediye Başkanı Mustafa Çınar dışında, ikinci bir başkan olmadı maalesef...
Bu sessizlik, sadece benim değil, çok sayıda okurun da dikkatini çekmiş olacak ki, çok sayıda isyan telefonu aldım.
Taa Çanakkale'den arayanlar oldu.
Bu sessizlik, bu kabulleniş, efelerimizin kemiklerini bir kez daha sızlattı.
"Topuklu Efe" dediğimiz Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu'nun suskunluğu, daha da üzücü.
Aydın'ın üzümüne, incirine sahip çıkan, Büyükşehir Belediye Başkanı adaylığı açıklanan sosyal demokrat Başkan Çerçioğlu, memleketimin gerçek efelerine söylenen o ağır söze cevap verme gereğini bile duymadı.
Vatan, millet konusunda mangalda kül bırakmayan Aydın milletvekillerine sormak istiyorum, "Neredesiniz?" diye...
Sivil toplum kuruluşları, neden tepkisizsiniz?

Aydın Valisi Kerem Al, niye susuyor acaba?
Hiçbir kurum, İzmir'de basın açıklaması yapan, dava açan Ege Efe Kültür Derneği kadar bu çirkin iddiaya karşı hassasiyet göstermedi.
Yazık, hem de çok yazık.
***
Bu konuda sitem edenler arasında, Ege Bölgesi Aydınlılar Derneği Başkanı Necati Ünal da vardı.
Ünal, "Aydınlı kurmaylardan ses çıkmayınca, bize de bir açıklama yapma zorunluluğu doğdu" dedi ve ekledi:
"Hukukçu arkadaşlarımızla konuşup, efelerimizin ruhlarını inciten Hasan Celal Güzel'i mahkemeye vereceğiz. Ege'nin hiçbir efesi, bayrağına, vatanına ihanet etmedi. Irz düşmanlarının korkulu rüyasıydılar. Zulüm gören halkın yanında oldular. Efelik de zaten bunları gerektirir. Efelik kültüründen bihaber Hasan Celal Güzel, mahkemede hesap verecek."



***
"Ne mutlu Türküm diyene" demenin artık sakıncalı görüldüğü bir dönemde...
Bayrağımıza yapılan saygısızlığın suspus izlendiği barış sürecinde...
Efelerimizin kemiklerini sızlatan, soyadı Güzel olan birinin ağzından çıkan çirkin sözleri yutmamız, atalarımızın aziz hatıralarının da çiğnenmesine göz yumulacağının bir işareti gibi.
***
Ege'yi kahramanca düşmana karşı savunan, halkı zulümden kurtaran efelere yöneltilen suçlamaya sessiz kalan beyler bayanlar!
Bundan sonra söz efelerden açıldığında sakın ola ki efelik taslamayın.
Sonra mahcup olursunuz.

----

Karıncalar ve balıklar

Sular yükselince, balıklar karıncaları yer...
Sular çekilince de karıncalar balıkları...
Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemeli.
Çünkü kimin kimi yiyeceğine, "suyun akışı" karar verir.
Dilerim ki bu Çin atasözü, herkese rehber olur.
Bu da nereden aklıma düştü, anlatayım:
Geçenlerde İzmir medyasının bir yerinde sular aniden çekilivermiş!
Zamanında karıncaları yutan koca balık, ne yazık ki karıncalara yem olmuş da ondan!



EFELİK TASLAYANLAR! NEDEN SUSUYORSUNUZ? / MUHİTTİN AKBEL YAZISI

Efelik taslayanlar!
Neden susuyorsunuz?

Günlerdir bekliyorum.
Hasan Celal Güzel'in Ege'nin zeybeklerine yönelik ağır sözlerine hangi Ege'den hangi belediye başkanımız cevap verecek diye...
Hasan Celal Güzel'in katıldığı televizyon programına canlı yayına bağlanarak tepkisini dile getiren, efelerine sahip çıkan Atça Belediye Başkanı Mustafa Çınar dışında, ikinci bir başkan olmadı maalesef...
Bu sessizlik, sadece benim değil, çok sayıda okurun da dikkatini çekmiş olacak ki, çok sayıda isyan telefonu aldım.
Taa Çanakkale'den arayanlar oldu.
Bu sessizlik, bu kabulleniş, efelerimizin kemiklerini bir kez daha sızlattı.
"Topuklu Efe" dediğimiz Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu'nun suskunluğu, daha da üzücü.
Aydın'ın üzümüne, incirine sahip çıkan, Büyükşehir Belediye Başkanı adaylığı açıklanan sosyal demokrat Başkan Çerçioğlu, memleketimin gerçek efelerine söylenen o ağır söze cevap verme gereğini bile duymadı.
Vatan, millet konusunda mangalda kül bırakmayan Aydın milletvekillerine sormak istiyorum, "Neredesiniz?" diye...
Sivil toplum kuruluşları, neden tepkisizsiniz?

EFELERİMİZ, IRZ DÜŞMANI DEĞİLDİR / MUHİTTİN AKBEL YAZISI...

Efelerimiz, ırz
düşmanı değildir

Bir zamanlar bakan olarak devlet yönetiminde rol almış Hasan Celal Güzel, öyle bir çam devirdi ki, devirdiği o çamın altında kaldı. Bakalım nasıl kalkacak o çamın altından.
Güzel, Atçalı Kel Mehmet başta olmak üzere Aydın'ın efelerini PKK'lılarla aynı kefeye koydu, "Bunlar hayduttur, eşkiyadır, eli kanlı katildir, teröristtir, ırz düşmanıdır" dedi.
Oysa Yörük Ali, Çakırcalı, Demirci Mehmet Efeler ve Atçalı Kel Mehmet, Osmanlı'nın o yöreleri yönetmek için gönderdiği Ermeni ve Rum temsilcilerin zulümlerinden bıkan, alınan vergilerin altında ezilen, zulüm gören halkın sığındığı limanlardı.
Bir kadının namusuna göz diken herkesi, ibreti alem için onları cezalandırmış, ırz düşmanlarını düşman bellemiştir efeler...

***
Atça Belediye Başkanı Mustafa Çınar, bu çirkin iddiadan sonra çılgına döndü.
Atçalı Kel Mehmet'e ve diğer efelere yöneltilen bu ağır suçlamaya cevap verdi:
"Efe bilinci ve kültürü, böyle çirkin suçlamalarla lekelenmez. Sadece efelerin kemiklerini sızlatır. Efelerimiz, adaletin, namusun, doğruluğun, vatanseverliğin timsaliydiler."
Ali Haydar Avcı'nın "Atçalı Kel Mehmet İsyanı" adlı kitapta Atçalı Kel Mehmet, kendini şu sözlerle anlatır:
"Benim garazım, fukarayı korumaktır, voyvodaların zulmünden memleketi kollamaktır."
Tarihçi Çağatay Ulaçay, Atçalı Kel Mehmet adlı kitabında büyük efeyi şöyle tarif ediyor:
"Kel Mehmet, fakir bir zeybektir. Aydın İhtilali'nin kahramanıdır. Kel Mehmet, idaresi altında bulunan yerlerde yaşayan halkın malına, canına ve ırzına saygı gösterdi. Ahlaksız, zalim ve hırsız memurların amansız düşmanı oldu."
***
Efeler diyarı Nazilli'nin bir kızanı olarak, Hasan Celal Güzel'in sözlerinden bana en çok dokunanı, "ırz düşmanı" bölümü oldu.
Güzel'in, Nazillili tarihçi, usta kalem İbrahim Kiraz'ın dört ciltlik "Demirci Mehmet Efe" adlı kitabını okumasını tavsiye ediyor ve öneriyorum.
O dönemin şahidi yüzlerce insanla bire bir konuşarak, belgeleri toplayarak o kitapları yazan İbrahim Kiraz'ın eserlerinin 2. cildinin 91. sayfasından bir alıntı sunmak istiyorum:
"1913 yılıydı. Asker olan Ali'nin eşi Fatma ile Hasan'ın eşi Hatice, sabah eşeklerine buğdayı yükleyip, Kara Cavır'ın değirmenine gitti. Kara Cavır, iki genç kadının kocalarının asker olduğunu öğrenince onları oyaladı, karanlığa bıraktı. Karanlık basınca da kardeşi Kara Vasili ile birlikte kadınların ırzına geçti. Sabaha kadar bırakmadılar. İki kadın ağlaya ağlaya eve döndüler. 4 yaşındaki oğlu Mustafa'nın yüzüne bakamadı Hatice. Utandı. Un torbalarını evin önüne yıkıp, oğlunun kara gözlerinden öptü. Hatice, ipi alıp dereye koştu. Orada kendini bir ağaca astı. Karakola gitti yüreği yanık kayınvalide Arslanlılı Halime kadın. Suçlular mahkemeye teslim edildi. Mahkeme Başkanı Ermeni Horen, bolca rüşvet aldığı iki ırz düşmanını serbest bıraktı. Halime Kadın, yaşadıklarını Demirci Mehmet Efe'ye bildirdi. Demirci Mehmet Efe ve kızanları, ertesi gece Kara Cavır'ın değirmenini bastı. Fatma, ırz düşmanlarını teşhis etti. Köy meydanında iki ırz düşmanının da cezasını verdi."
Aynı cildin 259 ve 426. sayfalarına da bakıp efelerin ırz düşmanı mı yoksa ırz düşmanlarının düşmanı mı olduğunu görürsünüz Hasan Bey!



EFELERİMİZ, IRZ DÜŞMANI DEĞİLDİR / MUHİTTİN AKBEL YAZISI...

Efelerimiz, ırz
düşmanı değildir

Bir zamanlar bakan olarak devlet yönetiminde rol almış Hasan Celal Güzel, öyle bir çam devirdi ki, devirdiği o çamın altında kaldı. Bakalım nasıl kalkacak o çamın altından.
Güzel, Atçalı Kel Mehmet başta olmak üzere Aydın'ın efelerini PKK'lılarla aynı kefeye koydu, "Bunlar hayduttur, eşkiyadır, eli kanlı katildir, teröristtir, ırz düşmanıdır" dedi.
Oysa Yörük Ali, Çakırcalı, Demirci Mehmet Efeler ve Atçalı Kel Mehmet, Osmanlı'nın o yöreleri yönetmek için gönderdiği Ermeni ve Rum temsilcilerin zulümlerinden bıkan, alınan vergilerin altında ezilen, zulüm gören halkın sığındığı limanlardı.
Bir kadının namusuna göz diken herkesi, ibreti alem için onları cezalandırmış, ırz düşmanlarını düşman bellemiştir efeler...

NAZİLLİ "BÜYÜK" ŞEHİRE ÖRNEK OLDU / MUHİTTİN AKBEL YAZISI...

Muhittin Akbel yazdı

Nazilli, 'Büyük'
şehire örnek oldu

Nazilli Belediye Başkanı Haluk Alıcık'ın, ilçeye yaptığı yatırımları daha önceki bir yazımda anlatmıştım.
Altında Haluk Alıcık'ın imzasının bulunduğu eserlerden biri de Alzheimer Hastaları Gündüz Bakım Merkezi.
14 Nisan 2011'de merkezin kurdelesi kesildi.
O günden beri alzheimer hastası 65-70 büyüğümüz, bu merkezden faydalanıyor.
Hastalar mutlu, hasta yakınları mutlu, en çok da Haluk Başkan mutlu.
Çünkü onlarca aile, bu merkez sayesinde huzura kavuştu.
Alıcık, 500 bin lira harcayarak ortaya çıkardığı eseriyle ne kadar övünse azdır.
Ege'de bir kamu kurumunun açtığı ilk Alzheimer Gündüz Bakım Merkezi'dir burası.
Üstelik bu eser, büyüklere, büyükşehirlere örnek oldu.

***

İzmir, bu insani yatırımı önemsedi ve Büyükşehir Belediyesi, Alzheimer ve Demans Hastaları ile Aileleri için Buluşma, Danışma Merkezi’ni hizmete açtı.
Başkan Aziz Kocaoğlu'nun eşi, yaşlıların, tüm kadınların yoldaşı Dr. Türkegül Kocaoğlu, Nazilli'deki tesisi bizzat gidip kendisi gördü, inceledi.
Böyle bir merkezin, İzmir'e de kazandırılmasını çok istedi.
Nazilli'deki merkezin kurulmasına da öncülük eden Prof. İsmail Tufan'ın yanı sıra Prof. Gülten Kaptan, Prof. Fehmi Akçiçek, Prof. Aysel Gürsoy ve Dr. Sevnaz Şahin de Türkegül Hanım'ın hayalinin gerçek olmasına katkı koydular.
Huzurevinde yaşayan Mübeccel Verişoğlu'nun desteği, bu duygu yüklü yatırıma anlam kattı.
Üçkuyular'daki merkezden alzheimer hastaları, hafta sonu hariç her gün saat 09.00-17.00 arasında buradan tıbbi, psikoloji ve sosyal anlamda her türlü hizmeti alacak.
Merkez, hasta yakınlarına, hayatı nasıl kolaylaştıracaklarının yolunu da gösterecek.

***
Nazilli'ye dönelim.
Bu güzel ilçede alzheimer hastalarına verilen onurlu hizmet, İzmir'e geldi.
Darısı, diğer şehirlerin başına.
Cümle alem bilir ki, Nazilli, Türkiye'nin en uzun ömürlü insanlarının en çok olduğu şehirdir.
Resmi kayıtlara göre babaocağım Nazilli'de 90 yaşın üstünde 228, 100 yaşın üstünde 24 vatandaşımız yaşıyor.
Şehrin yaşlısı bol olunca, onlara ömürlerinin son baharında huzur içinde yaşatacak hizmetler sunmak gerekiyordu elbette.
Nitekim Belediye Başkanı Haluk Alıcık, önce devasa bir huzurevi açtı, sonra da çam ağaçlarıyla dolu Sümerpark alanı içerisine Alzheimer Gündüz Bakım Merkezi'ni hizmete sundu.
Doktoru, hemşiresi, psikoloğu, yardımcı elemanları, özveriyle çalışıyorlar.
Sabah evlerinden alınan alzheimer hastaları, çeşit çeşit etkinliklerin de yapıldığı merkeze sevinçle geliyorlar.
İyi besleniyorlar, tedavileri eksiksiz yürütülüyor.
Gülüp oynuyorlar, spor yapıyorlar, çiçek gibi odalarda uyuyorlar.
Hastalar, hasta olduklarını unuturken, aileler de huzur içinde işlerine güçlerine bakıyorlar.
Akşam olunca da hepsi ailelerine teslim ediliyor.
Merkeze ilgi, beklentilerin üzerinde olunca...
Haluk Başkan, aynı merkezin ikincisini açmaya karar verdi.
Bir yıl içerisinde o da hizmete girecek.
Türkiye'ye örnek olan bu insani yatırımın mimarı Haluk Alıcık'ı alkışlıyorum.



NAZİLLİ "BÜYÜK" ŞEHİRE ÖRNEK OLDU / MUHİTTİN AKBEL YAZISI...

Muhittin Akbel yazdı

Nazilli, 'Büyük'
şehire örnek oldu

Nazilli Belediye Başkanı Haluk Alıcık'ın, ilçeye yaptığı yatırımları daha önceki bir yazımda anlatmıştım.
Altında Haluk Alıcık'ın imzasının bulunduğu eserlerden biri de Alzheimer Hastaları Gündüz Bakım Merkezi.
14 Nisan 2011'de merkezin kurdelesi kesildi.
O günden beri alzheimer hastası 65-70 büyüğümüz, bu merkezden faydalanıyor.
Hastalar mutlu, hasta yakınları mutlu, en çok da Haluk Başkan mutlu.
Çünkü onlarca aile, bu merkez sayesinde huzura kavuştu.
Alıcık, 500 bin lira harcayarak ortaya çıkardığı eseriyle ne kadar övünse azdır.
Ege'de bir kamu kurumunun açtığı ilk Alzheimer Gündüz Bakım Merkezi'dir burası.
Üstelik bu eser, büyüklere, büyükşehirlere örnek oldu.

DEMİRCİ MEHMET EFE / MUHİTTİN AKBEL YAZISI...

Demirci Mehmet Efe

Nazilli'deki değişimi anlatan yazım nedeniyle çok sayıda telefon aldım.
Özellikle Nazilli'nin tarihiyle hatırlanması, hatırlatılması, pek çok hemşehrimi mutlu etmiş.
Onlardan biri de Yurdal Yavaşoğlu...
İzmir'de yaşayan hemşehrim Yurdal Bey, 76 yaşında.
Efelerin efesi Demirci Mehmet Efe ve Yörük Ali Efe'yi tanımış, onların anılarıyla büyümüş.
Yurdal Bey, babasının Uzun Çarşı'daki manifaturacı dükkanına konuk olan iki efe ile ilgili anılarını anlatıyor:

<!-more->

"Yörük Ali Efe'nin ayağı kesikti. İki hamalı vardı. Biri sırtına alır, öteki Efe'yi koltuğa oturturdu. Yörük Ali Efe, her perşembe günü babamın dükkanına gelir, kahvesini içerdi. Uzun uzun sohbetler ederlerdi. Ben de kulak kabartırdım. Savaşta yaşadıklarını anlatırken, adeta o günleri tekrar yaşardı. Beni yanına çağırır, derslerimi sorardı. 'Baban gibi efendi ol, çalış ol' diye nasihat ederdi."
Demirci Mehmet Efe ile ilgili hatıralarını da şöyle anlatıyor Yurdal Bey:
"Demirci Mehmet Efe, perşembe dışında, haftanın bir günü dükkanımıza misafir olurdu. Çünkü Yörük Ali Efe ile karşılaşmak istemezdi. Bizim mağazadan alışverişini yapar, efelik günlerini yad ederdi. Babamın vefatına (1957) kadar görüştük. Çok mert, çok sevilen, sayılan biriydi. İki efe de toriterdi, sert adamlardı."

***

Bu anı da, Nazilli'ye polis olarak gelmiş, bu kente aşık olmuş, tarihini karıştırıp 4 ciltlik "Demirci Mehmet Efe" adlı kitabını yazan, tarih yazarı İbrahim Kiraz'dan...

......

Milli mücadelede sadece Ege'yi değil, yurdun pek çok yerini kızanlarıyla birlikte savunmayı görev bilen Demirci Mehmet Efe, zamanı geldiğinde kenara çekilmeyi de bilmiştir.

Ulu Önder Atatürk, Nazilli ziyaretinde, Demirci Mehmet Efe ve kızanlarıyla buluşur, Milli Mücadele'ye katkılarından dolayı onları kutlar.

Atatürk, Efe'ye maaş bağlamak istediğini söyler:

"Vatanın kurtarılmasında çok emeğin geçti Efem, bu maaş senin hakkındır."

Demirci Mehmet Efe, bir anda parlar.

Atatürk, büyük öfke karşısında şaşkınlık içindedir.

"Sarı Kemal Sarı Kemal!" diye bağırır Demirci Efe:

"Biz bu vatanı, maaş alalım diye kurtarmadık. Eğer devletimizin parası varsa, Nazilli'ye bir fabrika açın, insanlar çalışıp ekmek yesin, ülke ekonomisi kalkınsın."

Atatürk, bu sözler karşısında çok duygulanır.

Ankara'ya döner dönmez, 11 Temmuz 1933'te, Sümerbank Kanunu'nu çıkartır, talimat verir, Nazilli Basma Fabrikası'nın temeli atılır.

9 Ekim 1937'de fabrikanın kurdelesini kesen Atatürk, Demirci Mehmet Efe'ye, fikir babalığından dolayı defalarca teşekkür eder.

Demirci Mehmet Efe sayesinde on binlerce insan, 66 yıl boyunca o fabrikanın ekmeğini yedi.
Gerçi hızla ilerleyen teknolojik gelişmeye ayak uyduramayan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, adına türkülerin yakıldığı o tarihi basmayı üretemez oldu, kapandı gitti.
Geriye Mustafa Kemal Atatürk ve Demirci Mehmet Efe'nin anıları kaldı.




DEMİRCİ MEHMET EFE / MUHİTTİN AKBEL YAZISI...

Demirci Mehmet Efe

Nazilli'deki değişimi anlatan yazım nedeniyle çok sayıda telefon aldım.
Özellikle Nazilli'nin tarihiyle hatırlanması, hatırlatılması, pek çok hemşehrimi mutlu etmiş.
Onlardan biri de Yurdal Yavaşoğlu...
İzmir'de yaşayan hemşehrim Yurdal Bey, 76 yaşında.
Efelerin efesi Demirci Mehmet Efe ve Yörük Ali Efe'yi tanımış, onların anılarıyla büyümüş.
Yurdal Bey, babasının Uzun Çarşı'daki manifaturacı dükkanına konuk olan iki efe ile ilgili anılarını anlatıyor:

NAZİLLİ DEĞİŞİYOR. / MUHİTTİN AKBEL YAZISI

Nazilli değişiyor

Bir başkadır benim memleketim, Nazillim.
34 yıldır İzmir'de yaşasam da yüreğimin bir parçası orada.
Nazilli'de son yıllarda çok şey değişti.
Esat Ergüler'in belediye başkanlığı zamanında başlattığı yatırım atağını, şimdiki Başkan Haluk Alıcık, aynen devam ettiriyor.
İki değerli dostuma da, Nazilli'ye verdikleri emeklerden dolayı şükranlarımı sunuyorum.
***
Son dönemde neler değişti Nazilli'de, şöyle bir bakalım.

<!-more->
Ergüler, istimlak ettiği tarihi Ankara Palas'ı, Etnoğrafya Müzesi'ne uygun şekilde restore ettirdi.
Müzenin açılışını yapmak Haluk Alıcık'a kısmet oldu.
"Nazilli'de de Etnoğrafya Müzesi olur mu?" demeyin.
İlçenin şanlı tarihinden o müzeye girecek o kadar çok şey var ki...
Efelerin efesi Demirci Mehmet Efe'nin karargahıydı müzenin olduğu bina.
Daha sonra Ankara Palas oldu, yani oteldi.
Müze sayesinde Nazillili öğrenciler, yaşadıkları kentin tarihinden haberdar oluyor.
Nazillili olan olmayan herkes, ilçenin Milli mücadeledeki rolünü öğreniyor.
Demirci Mehmet Efe'nin, Yörük Ali Efe'nin, kızanlarının giysileri, silahları, günden kalan ne varsa sergileniyor müzede...
Sümerbank Basma Fabrikası'nın anıları da o müzede yaşatılıyor.
Daha neler neler var.

***

Bir başka gelişmeden söz edelim.
Meşhur "Gıdı Gıdı Treni" vardı Nazilli'nin...
Sümerbank'a işçi taşırdı.
Çok yavaş gittiği için "gıdı gıdı" adını almıştı.
Kent Konseyi üyeleri, Kaymakam Mehmet Okur'u ziyaretlerinde Gıdı Gıdı Treni'nin nostaljik bir simge olarak yeniden yürütülmesini, istasyonla, şu anda üniversite olan eski fabrikanın bulunduğu yere sefer yapmasını istediler.
Kaymakam Bey heyecanlandı, "Olur tabii ki" dedi.
Anıtlar Kurulu, onay verse, makinist trenin düdüğünü hemen çalacak.
Eskiden o tren hattı üzerinde hiç de güzel görüntüler yoktu.
O bölgede görüntü kirliliği yaratan ne varsa, yerle bir edildi.
Zamanında Esat Ergüler, Özelleştirme İdaresi'nden aldığı o bölgede parklar, yürüyüş yolları, çeşitli mekanlar açarak yepyeni bir hayat başlattı.
Şimdi oradan trenle geçmek, çok daha keyifli olacak.
En büyük heyecanı, Haluk Başkan yaşıyor.
***
Başkan Haluk Alıcık, diğer yatırımlarını şöyle özetledi:
"Ağız ve Diş Sağlığı merkezimiz yoktu, açtık. Huzurevimiz yoktu, şimdi var. Uzun yaşamın merkezi Nazilli'de Alzheimer merkezini de hizmete soktuk. Açtığımız, modernleştirdiğimiz parkları saymıyorum. Bunların arkası gelecek."
Özetle Nazilli değişmeye, güzelleşmeye devam ediyor.
Günün 20 saati cıvıl cıvıl Uzun Çarşısı, köylülerin doğal ürünlerini sattıkları pazarlarıyla hayata renk katıyor Nazilli...
Yolu Nazilli'den geçenlerin övgü dolu sözlerini duyunca, daha çok gururlanıyorum memleketimle.
Bu şehre hizmet anlamında bir çivi çakanın bile başımızın üstünde yeri vardır.
Şu günlerde memleket hasreti çekiyorum.
En kısa zamanda gidip memleket havasını içime çekmek, ömrümü kısmen de olsa uzatmak istiyorum.
Sizin de yolunuz düşerse eğer, müzeyi ziyaret etmeden geçmeyin sakın.
***
Söz Demirci Mehmet Efe'den açılmışken, onun hayatından bir şeyler anlatmak isterdim.
Yerim doldu.
Bir dahaki yazımda Efelerin Efesi Demirci Mehmet Efe'den ibretlik anılar yazacağım.
Bana cumartesi gününe kadar müsaade.

NAZİLLİ DEĞİŞİYOR. / MUHİTTİN AKBEL YAZISI

Nazilli değişiyor

Bir başkadır benim memleketim, Nazillim.
34 yıldır İzmir'de yaşasam da yüreğimin bir parçası orada.
Nazilli'de son yıllarda çok şey değişti.
Esat Ergüler'in belediye başkanlığı zamanında başlattığı yatırım atağını, şimdiki Başkan Haluk Alıcık, aynen devam ettiriyor.
İki değerli dostuma da, Nazilli'ye verdikleri emeklerden dolayı şükranlarımı sunuyorum.
***
Son dönemde neler değişti Nazilli'de, şöyle bir bakalım.

AYDINLI ÜNLÜLER / AYDINLI ÜNLÜLER KİMDİR?

Mustafa Kemal ATATÜRK :Ulu önderimizin baba tarafından sülalesinin Söke’den Selanik’e gittiği bazı kitaplarda yer almaktadır. Bizzat katıldığı Ege Manevralarında uğradığı Söke’de amcalarıyla görüştüğü anlatılmaktadır.

Çakabey: Anadolu Selçuklularıyla batı kıyılarına gelmiş akıncı Türk Bey’idir. Bizanslılardan İzmir’i almıştır. 40 gemilik bir filoyla ilk Türk donanmasını kurarak Midilli, Sisam, Sakız ve Rodos adalarını ele geçirmiştir.

Umur Bey: Aydınoğlu Mehmet Bey’in oğludur. Aydın’ın adı buradan gelmektedir. Bizans ve Cenevizlilerle savaştı. Denizciliğiyle ünlüdür. 400 parçalık donanmasıyla Ege ve Akdeniz’de Haçlı donanmalarına üstün gelmiştir. 26 yaşında Aydın Beylerbeyi olmuştur.

Mevlana Muslihiddin Mustafa Efendi: Nazillilidir. Müderrislik ve Kazaskerlik yapmıştır. Fatih devrinin ünlü bilginlerindendir. Bir çok eser vermiştir.

Üveys Paşa: Aydın’ın köklü ailelerindendir. Medrese öğrenimini Aydın’da yapmıştır. Defterdarlık ve Halep Beyliği yapmıştır. Aydın merkezde adını taşıyan mahalle ve camii vardır.

Mehmet Paşa: Üveys Paşa’nın oğlu. “Kul Mehmet” adıyla şiirler yazmış, besteler yapmıştır. Şam Valiliğinde de bulunmuştur.
Abdullah Bin Yusuf: Nazillilidir. Kadılık yapmıştır. Arapça ve Farsça 30.000 kelimelik sözlük yazmıştır.

Abdullah Paşa: Köprülü Mahallesindendir. 1725’de Vezir olmuştur. Sultan III. Ahmet’in kızıyla evlenmiştir. Şam’da, Halep’de valilik yapmıştır.

Atçalı Kel Mehmet: Atça’da (Sultanhisar İlçesinde) bir ağanın ırgatıyken, ağanın kızını sever. Dövülüp, şiddet görmesi ve aşağılanması üzerine dağa çıkar, efe olur. Her türlü baskı, zulüm ve haksızlığa karşı çıkar. Zenginden alıp, yoksula vermesi, adaletli davranması, yoksul köylü ve yörükleri koruması, imar işleriyle köyleri mamurlaştırması, zalim yöneticilere kafa tutması sayesinde Aydın’ın çevresine yayılacak şekilde halkın ve diğer efelerin desteğini alır. Aydın İhtilali adı da verilecek olan büyük bir ayaklanma sonrasında, “Vali-i Vilayet, Hademe-i Devlet Atçalı Kel Mehmet” adıyla vali olmuş, para ve mühür dahi yaptırmıştır. İki yıl süren hükümranlığından sonra 1830’da öldürülmüştür.

Âşık Ömer: Asıl adı Adil olan Çineli halk şairidir. Hakikatlar Şairi olarak nam salmıştır.

Ahmet Zühtü Efendi (Önder): Çineli.Aydınoğullarından Hoca Ali’nin oğlu. Milli Mücadele’nin ilk günlerinde milli harekata katılan din adamıdır. Çine Heyet-i Milliyesi’nde yer aldı. 1940’daki vefatına kadar Çine Müftüsü olarak çalıştı.

Atıf Mehmet Bey: Kuyucaklı.Hukukçu ve ozan. Mısır Mollası Kuyucaklızade Abdurrrahman Efendi’nin oğludur. El İmbat Bi Marifeti Uluvvil İsnad, Mecelle ve Arazi Kanunu Şerhi en ünlü eserleridir.

Hacı Süleyman Efendi: Nazillili önderlerdendir. Meşrutiyet devrinde milletvekili seçilmiştir. Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk’ün sözüne itibar ettiği önemli din adamıdır. Padişahın (halifenin) işgal güçleri yanlısı fetvalarına karşıt fetvalar vererek Milli Mücadele’ye en büyük desteklerden birini vermiştir. Birinci Meclise seçildiyse de 1923’de bir kazada ölmüştür.

Mahmut Esat Bozkurt: Kuşadalıdır. Cumhuriyetin hukuk düzenlemelerinin ilk hazırlayıcısı ve mimarıdır. Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşlarındandır.

Ahmet Emin Arkayın: Yedieylül İlkokulu Başöğretmeni olmuştur. Yunan işgalinde idari görevlerde üstün başarılar göstermiştir. 1924’de Belediye Başkanı, 1946’da Milletvekili olmuştur.

Demirci Mehmet Efe: Nazilli Pirlibeyli Köyü’ndendir. Askerliği sırasında bir Ermeni subayının kendisine hakareti üzerine, kaçarak dağa çıkarak, “Gökdeli Efe”nin çetesine katılır. 1919 ‘da Yunan işgali üzerine “Kuvayı Milliye” güçlerine dâhil olur. Yunanlıları Aydın Cephesinde durdurmayı başarır ve “Aydın Cephesi Umum Kuvayı Milliye Komutanlığı”na atanır. Büyük başarılar elde etmiş ve Atatürk’ün takdirlerini kazanmıştır. Mütevazi bir yaşamı olmuştur.



Yörük Ali Efe: Sultanhisar Kavaklı Köyündendir. 1919’da Yunan işgaliyle birlikte çete kurmuştur. Kurtuluş Savaşı’nda “Milli Aydın Alayı” adını alan milis kuvvetleriyle büyük başarılar elde etmiştir. Aydın’ın kurtuluşunda en büyük paylardan birine sahiptir. “Efelerin Efesi” unvanını almış, simge bir isim olarak türkülere konu olmuştur. Savaştan sonra geçirdiği kaza sonucu bir bacağından sakatlanmıştır. Demirci gibi sakin ve onurlu bir yaşam geçirmiştir. Aydın Yenipazar’da mezarının da oluğu evi müze olarak düzenlenmiştir.

Çete Emir Ayşe: Yunan askeri Aydın’a doğru geldiğinde iki arkadaşı ile birlikte Menderes’in diğer tarafına geçmeye çalışan Emir Ayşe, arkadaşlarının kayıktan düşüp boğulması sonucunda geri dönmüş ve Çanakkale’de ölen kocasından kalan tek hatıra elmas küpelerini bozdurup kendine bir tüfek almış, dağa çıkmış, Yörük Ali Efe’ye katılmıştır. Aydın’ın kurtuluşu olan 7 Eylül tarihine kadar Yunanlılarla savaşmıştır. Savaş sonrası Atatürk İstasyon Meydanı’nda Çete Emir Ayşe’nin de aralarında bulunduğu kahramanlara İstiklal Madalyası takmıştır. “Savaştım Yunana karşı, elimde kalan en değerli şey Atatürk’ün göğsüme taktığı İstiklal Madalyasıdır” demiştir.

Mustafa Fehmi Kubilay: 1926 yılında öğretmen okulunu bitirmiştir. Menemen’de yedek subaylığını yaparken, Derviş Mehmet adlı bir yobazın çıkardığı ayaklanmayı bastırmak isterken, 23 Ocak 1930’da kör bir bıçakla başı kesilerek şehit edildi.Bu nedenle Türk Devriminin simgesi haline gelmiştir.

Gül Esin: Karpuzlulu. Cumhuriyetin seçilen ilk kadın muhtarıdır (1933). 11 Aralık 1933’te Halkevi Gazetesi’nde çıkan haber ‘Büyük inkılâbın il kadın muhtarı, vazifen kutlu ve mutlu olsun’ manşetiyle verilmiştir. 32 yaşında muhtar seçilen Gül Esin, yaklaşık 500 oy alarak bu görevi üstlenmiştir. Aydın'ın Çine İlçesi, Karpuzlu Bucağı'nın muhtarlığını yaptığı dönemde Atatürk tarafından ödüllendirilmiştir. Muhtar olmasının ardından kahvehanelerde kumar oynamayı yasaklayan Gül Esin, kız kaçırma olaylarını önlemiş ve nikâh işlerini düzene sokarak da büyük başarı elde etmişti.

Ahmet Vefik Vassaf: Sökeli tıp doktorudur. Profesörlüğü sırasında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Enstitüsü Müdürlüğü yapmıştır.

Adnan Menderes: Yunan işgalindeki başarıları nedeniyle “İstiklal Madalyası” sahibi 1931-1945 dönemi Aydın Milletvekili. Bu dönemde hukuk fakültesini de bitirmiştir. 1946’da kurulan “Demokrat Parti”nin kurucularındandır. 1950’de hükümeti kurarak, başbakan olmuştur. 1960’da askeri darbe sonrası “Yüksek Adalet Divanı”nda yargılanmış, karar neticesi 1961’de idam edilmiştir. 1990’da itibarı iade edilerek İstanbul’daki Anıt Mezara nakledilmiştir.

Namık Gedik: Dâhiliye doktorudur. 1950’de Çine’de görevliyken Aydın Parlamenteri seçildi ve İçişleri Bakanlığı yaptı.1960 İhtilalinde tutukluyken ölmüştür. Ölümü hakkında şaibeler vardır.

Ethem Menderes: Adnan Menderes’in yakın arkadaşıdır. Askeriye ve Hukuk mezunudur. 3. Dönem Demokrat Parti Aydın milletvekili olmuştur. İçişleri ve Savunma Bakanlığı yapmıştır.

İrfan Özaydınlı: Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı Yüksek Askeri Şura üyeliği yapmıştır. 5. Dönem Balıkesir Milletvekili, İçişleri Bakanıdır.

Hüseyin Hilmi Bayındır: Öğretmen, gazeteci ve yazar. Monolog, masal, oyunlar, yerel tarih ve folklor üzerine yapıtlar verdi. Tiral tarihi, Tarihte Zeybeklik ve Musiki, Aydın Kenti eserlerindendir.

Fuat Şahin Erlaçin: Kurtuluş Savaşı’nda önemli görevler aldı. Belediye Başkanlığı ve Milletvekilliği yapmıştır.

İlhan Selçuk: Hukukçu, gazeteci, yazar ve şair. Gazetelerde yazıişleri müdürlüğü yaptı. En son Cumhuriyet Gazetesi yayın kurulu başkanlığı ve köşe yazarlığı yaptı.

İsmet Sezgin: “İsmet Abi” adıyla Türk siyasetine adını yazdırmıştır. 1955’de başlayan belediye başkanlığı görevi 1960’da tutuklanmasıyla son bulmuştur. 1961’de Adalet Parti’den Aydın Milletvekili seçildi. 1969’da Gençlik ve Spor Bakanı, 1979’da Maliye Bakanı oldu. Süleyman Demirel’in yakın çalışma arkadaşlarından olmuştur. 1991 yılında Doğru Yol Partisi’nden vekil ve İçişleri Bakanı oldu. 1995’de TBMM Başkanlığına seçildi. 1997’de DTP’den Milli Savunma Bakanı olarak yer aldı. 1999’da DTP’nin Genel Başkanı seçildi. 2002’de aktif politikayı bıraktı.

Yüksel Yalova: Karpuzlulu Hukukçu. XIX., XX. ve XXI dönemler Aydın Milletvekilliği, TBMM Başkanvekilliği ile Devlet Bakanlığı yaptı. Ocak 2009’da gösterime giren Vali filminde de rol aldı. Okan Üniversitesi Danışma Kurulu üyesidir.

Hidayet Sayın: Tıp Doktoru ve Tiyatro yazarı. Daha çok köy sorunlarına eğildi. Topuzlu, Uzak Dünyalar, Pembe Kadın, Küçük Devler, Yabancılar, Köşe Kapmaca bazı eserleridir.

Bedrettin Dalan: Bayburtlu olmakla birlikte Aydın’da yetişmiş ve kendini Aydınlı olarak da nitelemiştir. Elektrik Mühendisi. Anavatan Partisi’nin kurucularındandır. 1984’de partisinden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak seçildi. 1989’a dek sürdürdü. 1991’de Doğru Yol Partisi’nden milletvekili seçildi. 1 Dönem sonra siyasetten çekilerek Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim görevlisi oldu. İstek Vakfını ve İstanbul Yeditepe Üniversitesi’ni kurdu.

Şükran Güngör: Çineli tiyatro ve sinema sanatçısı. Muhsin Ertuğrul ile tiyatroya başladı. Ünlü tiyatro ve sinema sanatçısı Yıldız Kenter’le evlenmiş, adlarını taşıyan tiyatroyu kurmuştur. Klasiklerin hemen hepsini oynamıştır. Fatma Bacı (1972), Kızım Ayşe (1974), Dul Bir Kadın (1985), Nihavend Mucize (1997), Güle Güle (2000), Herkes Kendi Evinde (2000), Büyük Adam Küçük Aşk (2001) adlı sinema filmlerinde oynayan Şükran Güngör, Aşk-ı Memnu (1975), Yarın Artık Bugündür (1987), Uğurlugil Ailesi adlı televizyon dizilerinde de önemli roller üstlendi.Tiyatro ve sinemada yaptığı çalışmalar ve çeşitli festivallerde sayısız ödül alan Güngör, son olarak 13. Uluslararası Tiyatro Festivali’nde “Onur Ödülü”üne ve Ankara Film Festivali’nde Büyük Adam Küçük Aşk filmindeki emekli yargıç rolüyle, “En İyi Erkek Oyuncu” ödülüne layık görüldü.En son çalışması, TRT için çekilen Canım Kocacığım adlı televizyon dizisidir.2002 yılında kaybettik.

İbrahim Özdemir Birsel: Koçarlılı Yapımcı ve Yönetmen. Kardeşi Nüzhet Birsel ile Birsel Filmi, daha sonra Hisar ve en son Elvan Filmi kurmuştur. Belgin Doruk ve Onun vefatı üzerine daha sonra asistanı Gönül Çağlar Birsel ile evlenmiştir. Birsel ailesinin ünlüleri amcası Münir Birsel (Maliye bakanı, İşletmeler bakanı), amcası Nurullah Sümer (Sümerbank’ın kurucularından, soyadını ATATÜRK vermiştir), Salah Birsel (Edebiyatçı), Zeynep Oral (Gazeteci), Murat Birsel (Gazeteci), Gülse Birsel (Sinema Sanatçısı-Yazar). Eserlerinden bazıları: Küçük Hanımefendi serisi, Dokuz Dağın Efesi, Eserlerinden bazıları: Küçük Hanımefendi serisi, Dokuz Dağın Efesi, Yedi Kocalı Hürmüz, Menderes’in Güneşi.

Cemil Karababa: İncirliovalı. Eskişehir’de sanat okulunu bitirdi. Öğretmenlik, harita ve proje elemanı ve teknik eleman olarak çalıştıktan sonra film, afiş ve reklam sektörüne geçti. Devlet adamlarının devasa portrelerini yaptı. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın talimatıyla Arap ve Afrika ülkelerine Sanat Elçisi olarak gönderildi. Kralların ressamı olarak tanındı. Birçok yabancı devlet başkanını resmetti. En önemli eseri 60X34 metre boyutlu yazılı Üniformalı Atatürk resmidir. Bu eseri Türk silahlı Kuvvetlerine hediye etmiştir. Halen Devlet Sanatçısı olarak çalışmaktadır.

Attila Koç: Köşklüdür. Adalet ve Kalkınma Partisi’nden 22. Dönem Aydın milletvekili seçilerek, kabinede Kültür ve Turizm Bakanlığı yapmıştır.

Kemal Ünlü: Beşiktaşlı milli futbolcudur.

Kaya Köstepen: Beşiktaşlı milli futbolcudur.

Serkan Balcı: Fenerbahçe ve Trabzon’da oynamış milli futbolcudur.

Adnan Süvari: Milli futbol hakemidir.

Doğan Akı: Altaylı milli futbolcudur.

Ayla Dikmen: Hafif Türk Müziği ses sanatçısı.

Coşkun Taş: Beşiktaşlı milli futbolcudur.

Ünal Uyguç: Milli atlet.

Hülya Süer: Türk Halk Müziği sanatçısı.

Gökhan Kırdar: Hafif Türk Müziği ses sanatçısı ve besteci.

Fettah Güney: Atıcı.

Erdak Konşin: Jimnastikçi.

Hasan Yetiş: Atlet.

Macit Sarıdana: Atlet.

Fikret Cambazoğlu: Atlet.

Güven Önüt: Futbolcu.

Rıdvan Dilmen: Futbolcu.

İlker Yağcıoğlu: Sakarya doğumlu olmakla birlikte, 1990’da oynadığı Aydınspor’da Fenerbahçe’yi 6-1 yenen ekipte yer aldı. Bu maçta 3 gol attı. 1992’de Fenerbahçeye geçti. 10 kez milli formayı taşıdı. 2003’de Sakaryaspor’u çalıştırdı. 2010’dan itibaren Sarıyer’in teknik direktörlüğünü yapmaktadır.

Osman Özköylü: Milli futbolcu ve teknik direktör. Elazığspor’u çalıştırmaktadır.

Mukan Perinçek: 1987 - 1990 yılları arasında Aydın Tekstil’de Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. Yüksel Yalova’nın bakanlığı döneminde TDİ Yönetim Kurulu Üyeliği’ne atanan Mukan Perinçek, aynı zamanda Aydınspor Kulübü eski başkanı, halen Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesidir.

Ayhan Kırdar: Ozan. Aydın’da doğdu. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümünü bitirdi. İstanbul’da Sanat tarihi ve resim öğretmenliği yaptı. Şiirleri Gençlik, Varlık, Sanat Dünyası, Yelken, Çağrı gibi dergilerde yayımlandı. 1999’da kaybettik. Yapıtları: Lo (1961), Bağırıyorum (1963), Öte (1966), Gece Bir Kelepçe Bileklerimde (1966), Soyarken Bıçak karanlığı (1975) Geceye Çizilen Güneş (1977).

Necati Çelim: Köşklü.Türk siyasetçi, doktor ve eski milletvekili. X. ve XI. Dönem Aydın Milletvekiliği yaptı. 27 Mayıs Darbesi sonrasında yapılan Yassıada Yargılamaları'nda önce idama mahkûm edildi. Cezası daha sonra müebbet hapse çevrildi. Aydın Tekstil Fabrikası’nın kurucu Yönetim Kurulu üyelerindendir. Kuşadası'nın İzmir'den ayrılıp Aydın'a bağlanması için kanun teklifini hazırlayan ve Meclis'e öneren kişidir. Bu sayede uzun yıllar Çeşme'nin gölgesinde kalan Kuşadası turizme açılmış, Aydın ili ise önemli bir gelir kaynağına kavuşmuştur. Kuşadası'nda ilk Yolcu Gemisi Limanı'nın yapılması da Necati Çelim'in icraatları ve Aydın'a katkıları arasındadır. 1986’da yitirdik.

Çağan Irmak: Yönetmen ve senaryo yazarı. İzmir'de doğmuş büyümüştür. Kökleri Aydın Söke’ye kadar uzanmaktadır. Asmalı Konak, Çemberimde gül oya, Babam ve oğlum, Issız adam, Prensesin uykusu filmlerinden bazılarıdır. Dedemin insanları filmini ata toprakları olan Söke’de, İlçe Halk Kütüphanesi’nde de çekmiştir.

Aydın Toscalı: Kayserispor ve Ankaragücü’nde de oynayan milli futbolcu.

Ulaş Güler: Futbolcu. Gençlerbirliği’nde oynamaktadır.

Veysel Diker: Tiyatro ve film sanatçısı. İncir çekirdeği, Avrupa Yakası, Adem’in trenleri, Abdülhamit düşerken,Tatlı hayat gibi film ve dizilerde rol almıştır.

Ali Akdeniz: Aydınspor,Eskişehir, Samsun,Fenerbahçe gibi takımlarda yer alan milli futbolcudur.

Dario Moreno: Gerçek adı: David Arugete; d. 3 Nisan, 1921; Aydın, Türkiye; ö. 1 Aralık, 1968; İstanbul, Türkiye) Yahudi asıllı Türk gitarist, piyanist ve sinema oyuncusu. Türkiye’deki çalışmalarının ardından Fransa'da ilk defa Jezabel şarkısı ile olağanüstü bir başarı elde etti. Paris'te; daha sonra Cannes'da bulunan Palm Beach Oteli'nde şarkı söyleyen Moreno daha sonra söylediği "Adieu Lisbon" ve "Cou Courou Cou Cou" isimli kalipsolar ile ününü pekiştirdi. İstanbul'da yanında çalıştığı Fritz Kerten ile annesini yanına aldırdı. Fritz Kerten'in adını Andre Kerr'e çevirterek piyanist olarak yanına aldı.Sezen Cumhur Önal ve Fecri Ebcioğlu Moreno'nun şarkılarına Türkçe söz yazmışlardır. Moreno Jacques Brel'in yazıp sahneye koyduğu ve başrolünü oynadığı L'Homme de la Mancha adlı müzikal eserde Sancho Pancho rolünü üstlendi. Dario Moreno ayrıca 32 filmde rol almıştır.

Görkem Yeltan: Nazillili. 1993’ten bu yana oyunculuk, 2001’den bu yana yazarlık yapmaktadır. Ali Poyrazoğlu, Gazanfer Özcan gibi tiyatrocularla çalıştı. Güneşin oğlu, Uzak ihtimal filmlerinde, Ey aşk nerdesin, Aşk yakar, Yılan hikâyesi, Kara melek gibi dizilerde oynadı. Çocuk Kitapları alanında sevilen bir yazardır. 2009 Altın Koza en iyi kadın oyuncu ve 2009 İstanbul Film Festivali en iyi senaryo ödüllerine sahiptir.

Erkan Güleryüz: Almanya’da doğan, Aydın’da yetişen pop müzik sanatçısı.

Osman Zeki Özturanlı: Sökeli. Hukukçu ve yazar. Hikâyelerinde Ege bölgesinin insanlarının hayatlarını konu edindi. Hikâyeleri: Mühür (1962), Tabanca (1969), Başakçılar (1970), Körkarga (1972). Oyunu: Batak Göl (1970).1983’de aramızdan ayrıldı.

İsmail Gün: Sökeli. Öğretmen, yönetici ve araştırmacı yazar. Çeşitli dergi ve gazetelerde çok sayıda yazılarının yanı sıra kitaplar da yayınladı. Yapıtları: Selçuk Tarihi (1939), Aşık Ömeri (1939), Huğlu (1955), Halkeğitimi (1962), İzmir’in İdare Tarihi (Cevat Ergenekon ile birlikte) (1966), İzmir Valileri (1968), Kazım Dirik (Mahmut Ankara ile birlikte) (1971), İzmir ve İlçeleri tarihi (1974).

Leman Kısa: Araştırmacı yerel tarih yazarı.

Mustafa Kemal Yılmaz: Koçarlı’da doğmuş, Umurluda yetişmiştir. Fransızca Öğretmeni, Devlet adına yurtdışında çeşitli görevler, 1965 seçimleri sonrasında 1973’e kadar Aydın Milletvekili. 1968’den itibaren 5 yıl süreyle Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)–Türkiye Karma Parlâmento Komisyonuüyeliğinde bulundu. Yazar ve şair olarak geleceğe ışık tutmaya devam etmektedir.

Sadettin Demirayak:Atçalı. Hukukçu. Hâkim ve Savcılık yaptığı dönemde hukuku ve halkı sonuna kadar koruyan bir genç olarak ünlenmiştir. Avukatlığa dönmüş ve 1977’de Cumhuriyet Senatosu üyesi seçilmiştir. Araştırmacı yazar olarak memleketine hizmet etmeye devam etmektedir.

Sabahattin Burhan: Nazillili araştırmacı yazar. Efeler tarihi yazarı olarak bilinir. Başlıca eserleri: Yörük Ali Efe, Çete Ayşe, Gökçen Efe, Sökeli Cafer Efedir.

Mahmut Özay: Nazillili. Öğretmen ve yazar. 1981’de Kuşadası'nda öldü. İlk hikâye kitabı Yorgo ile 1965 Sait Faik Hikâye Armağanını kazandı. Eserleri: Hafsa Hatun, O Mübarek Serviler, Kelile ve Dimne'den Manzum Masallar, Yorgo Hikâyeler, 1964), İhtiyar Elma Ağacı (1966), Babam Babam (1970), Deli Dana (1974).Mustafa Kemal Yılmaz’ın dayısıdır.

Samim Kocagöz: Sökeli roman yazarı. 1950'de Yeni İstanbul gazetesi ve New York Herald Tribune gazetesinin ortaklaşa düzenlediği Dünya Hikâye Yarışması'nda "Sam Amca" öyküsüyle birincilik kazandı. Gözlemlere dayanarak köy ve kasaba insanlarının sorunlarını, günlük yaşamlarını ve duygularını yalın bir dil ve gerçekçi tutumla yansıttı. 1993’de İzmir’de öldü. Eserlerinden bazıları Yılan hikâyesi, Kalpaklılar, Doludizgin, Telli Kavaktır.

Mustafa Şevki Doğan: Sökeli yönetmen ve yapımcıdır. Deli Yürek,Hayat Bağları,Kurtlar Vadisi gibi ses getiren pek çok projede yapımcı ve yönetmen olarak yer aldı. Yaklaşık 600 adet reklam filminde ve müzik klibinde yardımcı yönetmenlik ve yapımcılık ve yönetmenlik yaptı. Filmleri:Son Osmanlı Yandım Ali; Yapımcı olarak Deli Yürek-Bumerang Cehennemi, Melek Hanım, Deli Yürek, Sıcak Saatler,Mavi Düşler.

Özcan Deniz: Ankara doğumlu, Aydın’da yetişen ses ve sinema sanatçısı, yönetmen, senaryo yazarı.

Kaynak : Aydın İl Halk Kütüphanesi




AYDINLI ÜNLÜLER / AYDINLI ÜNLÜLER KİMDİR?

Mustafa Kemal ATATÜRK :Ulu önderimizin baba tarafından sülalesinin Söke’den Selanik’e gittiği bazı kitaplarda yer almaktadır. Bizzat katıldığı Ege Manevralarında uğradığı Söke’de amcalarıyla görüştüğü anlatılmaktadır.

Çakabey: Anadolu Selçuklularıyla batı kıyılarına gelmiş akıncı Türk Bey’idir. Bizanslılardan İzmir’i almıştır. 40 gemilik bir filoyla ilk Türk donanmasını kurarak Midilli, Sisam, Sakız ve Rodos adalarını ele geçirmiştir.

Umur Bey: Aydınoğlu Mehmet Bey’in oğludur. Aydın’ın adı buradan gelmektedir. Bizans ve Cenevizlilerle savaştı. Denizciliğiyle ünlüdür. 400 parçalık donanmasıyla Ege ve Akdeniz’de Haçlı donanmalarına üstün gelmiştir. 26 yaşında Aydın Beylerbeyi olmuştur.

Mevlana Muslihiddin Mustafa Efendi: Nazillilidir. Müderrislik ve Kazaskerlik yapmıştır. Fatih devrinin ünlü bilginlerindendir. Bir çok eser vermiştir.

Üveys Paşa: Aydın’ın köklü ailelerindendir. Medrese öğrenimini Aydın’da yapmıştır. Defterdarlık ve Halep Beyliği yapmıştır. Aydın merkezde adını taşıyan mahalle ve camii vardır.

Mehmet Paşa: Üveys Paşa’nın oğlu. “Kul Mehmet” adıyla şiirler yazmış, besteler yapmıştır. Şam Valiliğinde de bulunmuştur.

MUHİTTİN AKBEL YAZISI / YILIN VATANDAŞI

"Milliyet Ege yazarlarından Sn. Muhittin Akbel'in Yılın Vatandaşı başlıklı 10.05.2011 tarihli yazısı..."

Yılın vatandaşı


11 Mayıs 2011

Fatma Kurul, 78 yaşında...

Nazilli’de yılın annesi...

Ellerinden öpüyorum memleketimin bu güzel annesinin...

Fatma Ana, 18 yaşındayken doğurduğu, 6 aylıkken yanlış iğne sonucu felç olan kızı Yüksel’i tam 60 yıldır gözü gibi bakıyor.

Bir günden bir güne isyan etmemiş, üzerine titremiş yavrusunun...

Bu özelliğiyle yılın annesi seçilmeyi hak ediyor elbette Fatma Ana...

Geçenlerde Nazilli Belediye Başkanı Haluk Alıcık, Kaymakam Caner Yıldız ve AKP Milletvekili Ahmet Ertürk, Fatma Nine’yi ziyaret ettiler.

Konu komşu, ilçenin ağır toplarının geleceği haberini duyunca, Fatma Nine’nin evine doluştular.


“Yılın annesi”ni kutladılar.

Yardım teklifinde bulundular.

Eşi rahmetli olmuş, kendisi 80’ine merdiven dayamış ama 60 yaşında yatalak kızına bakıyor.

Yardıma ihtiyacı vardır diye düşünmüşler.

Eksik olmasınlar.

Fatma Ana, yardım tekliflerini kabul etmedi.

Fatma Ana, milletin vekiline, devletin kaymakamına, şehrin belediye başkanına ne dedi biliyor musunuz?

“Allah’a şükür hiçbir şeye ihtiyacımız yok. Devlet kızıma zaten maaş bağladı. Onu doğrudan hesabına yatırıyorum; yarın ben ölürsem, Yüksel’ime bakacak olanlara yük olmasın diye. Rahmetli eşim de bana Bağ-Kur maaşı bıraktı. Siz benim için düşündüğünüz yardımı, ihtiyacı olanlara verin.”

Bir kez daha şaşırdı bizimkiler.

Geçen haftalarda Nazilli’nin 95 yaşındaki ikizleri Esman Telliel ve Hediye Demirci kardeşlere de yardım teklif etmişler, onlar da reddetmişti. Hayretler içerisinde birbirlerine bakmışlardı o gün..

Bu devirde böyle bir itiraz, görülmüş değil.

Bir paket makarnaya, bir torba kömüre fit olup oyunu satanların yaşadığı Türkiye’de böyle insanları mumla değil, projektörle arasan bulamazsın.

Fatma Kurul, ülkemin nazar boncuğudur.

Nazilli’de doğup büyümüş biri olarak, toprağımın bu güzel insanıyla gururlanmaz mıyım?

Fatma Ana, yılın annesi...

Yılın annesinden öte, “yılın vatandaşı” Fatma Ana...

* * *

Fatma Kurul’un bu onurlu yaklaşımı, bana Demirci Mehmet Efe’nin Atatürk ile diyaloğunu aklıma düşürdü.

Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nda önemli sorumluluklar alan, Nazilli ve çevresini aslanlar gibi savunan Demirci Mehmet Efe’ye maaş bağlamak ister.

Demirci Efe, bu teklife çok bozulur:

“Sarı Kemal, sarı Kemal! Ben bu vatanı, bana maaş bağlansın diye savunmadım. Devletimizin parası çoksa, fabrika açın, insanlar çalışsın, ekmek yesin.”

Atatürk çok duygulanır. O gün karar verir, Nazilli Basma Fabrikası’nı kurmaya...

Kısa bir süre sonra Nazilli Basma Fabrikası’nın çarkları dönmeye başlar.

O büyük eserin mimarı, büyük efe Demirci Mehmet Efe’dir.

İşte benim güzel ilçemin insanları böyledir.

İyi vatandaştır.

Muhittin AKBEL'in Tüm Yazıları...

Muhittin AKBEL kimdir?



MUHİTTİN AKBEL YAZISI / YILIN VATANDAŞI

"Milliyet Ege yazarlarından Sn. Muhittin Akbel'in Yılın Vatandaşı başlıklı 10.05.2011 tarihli yazısı..."

Yılın vatandaşı


11 Mayıs 2011

Fatma Kurul, 78 yaşında...

Nazilli’de yılın annesi...

Ellerinden öpüyorum memleketimin bu güzel annesinin...

Fatma Ana, 18 yaşındayken doğurduğu, 6 aylıkken yanlış iğne sonucu felç olan kızı Yüksel’i tam 60 yıldır gözü gibi bakıyor.

Bir günden bir güne isyan etmemiş, üzerine titremiş yavrusunun...

Bu özelliğiyle yılın annesi seçilmeyi hak ediyor elbette Fatma Ana...

Geçenlerde Nazilli Belediye Başkanı Haluk Alıcık, Kaymakam Caner Yıldız ve AKP Milletvekili Ahmet Ertürk, Fatma Nine’yi ziyaret ettiler.

Konu komşu, ilçenin ağır toplarının geleceği haberini duyunca, Fatma Nine’nin evine doluştular.


“Yılın annesi”ni kutladılar.

Yardım teklifinde bulundular.

Eşi rahmetli olmuş, kendisi 80’ine merdiven dayamış ama 60 yaşında yatalak kızına bakıyor.

Yardıma ihtiyacı vardır diye düşünmüşler.

Eksik olmasınlar.

Fatma Ana, yardım tekliflerini kabul etmedi.

Fatma Ana, milletin vekiline, devletin kaymakamına, şehrin belediye başkanına ne dedi biliyor musunuz?

“Allah’a şükür hiçbir şeye ihtiyacımız yok. Devlet kızıma zaten maaş bağladı. Onu doğrudan hesabına yatırıyorum; yarın ben ölürsem, Yüksel’ime bakacak olanlara yük olmasın diye. Rahmetli eşim de bana Bağ-Kur maaşı bıraktı. Siz benim için düşündüğünüz yardımı, ihtiyacı olanlara verin.”

Bir kez daha şaşırdı bizimkiler.

Geçen haftalarda Nazilli’nin 95 yaşındaki ikizleri Esman Telliel ve Hediye Demirci kardeşlere de yardım teklif etmişler, onlar da reddetmişti. Hayretler içerisinde birbirlerine bakmışlardı o gün..

Bu devirde böyle bir itiraz, görülmüş değil.

Bir paket makarnaya, bir torba kömüre fit olup oyunu satanların yaşadığı Türkiye’de böyle insanları mumla değil, projektörle arasan bulamazsın.

Fatma Kurul, ülkemin nazar boncuğudur.

Nazilli’de doğup büyümüş biri olarak, toprağımın bu güzel insanıyla gururlanmaz mıyım?

Fatma Ana, yılın annesi...

Yılın annesinden öte, “yılın vatandaşı” Fatma Ana...

* * *

Fatma Kurul’un bu onurlu yaklaşımı, bana Demirci Mehmet Efe’nin Atatürk ile diyaloğunu aklıma düşürdü.

Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nda önemli sorumluluklar alan, Nazilli ve çevresini aslanlar gibi savunan Demirci Mehmet Efe’ye maaş bağlamak ister.

Demirci Efe, bu teklife çok bozulur:

“Sarı Kemal, sarı Kemal! Ben bu vatanı, bana maaş bağlansın diye savunmadım. Devletimizin parası çoksa, fabrika açın, insanlar çalışsın, ekmek yesin.”

Atatürk çok duygulanır. O gün karar verir, Nazilli Basma Fabrikası’nı kurmaya...

Kısa bir süre sonra Nazilli Basma Fabrikası’nın çarkları dönmeye başlar.

O büyük eserin mimarı, büyük efe Demirci Mehmet Efe’dir.

İşte benim güzel ilçemin insanları böyledir.

İyi vatandaştır.

Muhittin AKBEL'in Tüm Yazıları...

Muhittin AKBEL kimdir?