düşmanı değildir
Bir zamanlar bakan olarak devlet yönetiminde rol almış Hasan Celal Güzel, öyle bir çam devirdi ki, devirdiği o çamın altında kaldı. Bakalım nasıl kalkacak o çamın altından.
Güzel, Atçalı Kel Mehmet başta olmak üzere Aydın'ın efelerini PKK'lılarla aynı kefeye koydu, "Bunlar hayduttur, eşkiyadır, eli kanlı katildir, teröristtir, ırz düşmanıdır" dedi.
Oysa Yörük Ali, Çakırcalı, Demirci Mehmet Efeler ve Atçalı Kel Mehmet, Osmanlı'nın o yöreleri yönetmek için gönderdiği Ermeni ve Rum temsilcilerin zulümlerinden bıkan, alınan vergilerin altında ezilen, zulüm gören halkın sığındığı limanlardı.
Bir kadının namusuna göz diken herkesi, ibreti alem için onları cezalandırmış, ırz düşmanlarını düşman bellemiştir efeler...
***
Atça Belediye Başkanı Mustafa Çınar, bu çirkin iddiadan sonra çılgına döndü.
Atçalı Kel Mehmet'e ve diğer efelere yöneltilen bu ağır suçlamaya cevap verdi:
"Efe bilinci ve kültürü, böyle çirkin suçlamalarla lekelenmez. Sadece efelerin kemiklerini sızlatır. Efelerimiz, adaletin, namusun, doğruluğun, vatanseverliğin timsaliydiler."
Ali Haydar Avcı'nın "Atçalı Kel Mehmet İsyanı" adlı kitapta Atçalı Kel Mehmet, kendini şu sözlerle anlatır:
"Benim garazım, fukarayı korumaktır, voyvodaların zulmünden memleketi kollamaktır."
Tarihçi Çağatay Ulaçay, Atçalı Kel Mehmet adlı kitabında büyük efeyi şöyle tarif ediyor:
"Kel Mehmet, fakir bir zeybektir. Aydın İhtilali'nin kahramanıdır. Kel Mehmet, idaresi altında bulunan yerlerde yaşayan halkın malına, canına ve ırzına saygı gösterdi. Ahlaksız, zalim ve hırsız memurların amansız düşmanı oldu."
***
Efeler diyarı Nazilli'nin bir kızanı olarak, Hasan Celal Güzel'in sözlerinden bana en çok dokunanı, "ırz düşmanı" bölümü oldu.
Güzel'in, Nazillili tarihçi, usta kalem İbrahim Kiraz'ın dört ciltlik "Demirci Mehmet Efe" adlı kitabını okumasını tavsiye ediyor ve öneriyorum.
O dönemin şahidi yüzlerce insanla bire bir konuşarak, belgeleri toplayarak o kitapları yazan İbrahim Kiraz'ın eserlerinin 2. cildinin 91. sayfasından bir alıntı sunmak istiyorum:
"1913 yılıydı. Asker olan Ali'nin eşi Fatma ile Hasan'ın eşi Hatice, sabah eşeklerine buğdayı yükleyip, Kara Cavır'ın değirmenine gitti. Kara Cavır, iki genç kadının kocalarının asker olduğunu öğrenince onları oyaladı, karanlığa bıraktı. Karanlık basınca da kardeşi Kara Vasili ile birlikte kadınların ırzına geçti. Sabaha kadar bırakmadılar. İki kadın ağlaya ağlaya eve döndüler. 4 yaşındaki oğlu Mustafa'nın yüzüne bakamadı Hatice. Utandı. Un torbalarını evin önüne yıkıp, oğlunun kara gözlerinden öptü. Hatice, ipi alıp dereye koştu. Orada kendini bir ağaca astı. Karakola gitti yüreği yanık kayınvalide Arslanlılı Halime kadın. Suçlular mahkemeye teslim edildi. Mahkeme Başkanı Ermeni Horen, bolca rüşvet aldığı iki ırz düşmanını serbest bıraktı. Halime Kadın, yaşadıklarını Demirci Mehmet Efe'ye bildirdi. Demirci Mehmet Efe ve kızanları, ertesi gece Kara Cavır'ın değirmenini bastı. Fatma, ırz düşmanlarını teşhis etti. Köy meydanında iki ırz düşmanının da cezasını verdi."
Aynı cildin 259 ve 426. sayfalarına da bakıp efelerin ırz düşmanı mı yoksa ırz düşmanlarının düşmanı mı olduğunu görürsünüz Hasan Bey!
Tweetle |